Türkiye’nin endüstri, ulaşım ve iletişim tarihini gelecek kuşaklara aktarma vizyonunu taşıyan Rahmi M. Koç Müzeleri, Ayvalık’taki 200 yıllık sabunhaneyi müzeye dönüştürerek kültürel mirasa yeni bir halka ekledi. Müzeyle bütünleşen Locanda  Restaurant ise, Ege’nin çok kültürlü mutfağını çağdaş dokunuşlarla gastronomi sahnesine taşıyor.

Rahmi M. Koç Müzeleri’nin Türkiye genelindeki ortak vizyonunu nasıl tanımlarsınız? İstanbul, Ankara ve Ayvalık’taki müzeler arasında nasıl bir bağ, nasıl bir bütünlük var? 

Rahmi M. Koç Müzeleri aslında tek bir vizyonun farklı şehirlerdeki yansımaları. İstanbul’da başlayan bu yolculuk, Ankara ve Cunda ile devam etti ve Ayvalık’la birlikte dördüncü durağına ulaştı. Her biri aynı vakıf çatısı altında, aynı misyonla yönetiliyor: Türkiye’nin ve dünyanın endüstri, ulaşım ve iletişim tarihini korumak, sergilemek ve gelecek nesillere aktarmak. Bu açıdan güçlü bir bütünlüğe sahipler. Ortak vizyon, geçmişin izlerini günümüze taşımanın ötesinde, sanayi tarihini eğitim, kültürel etkinlikler ve toplumsal sorumluluk projeleriyle yaşayan bir deneyime dönüştürmek. 

Müzeler arasında güçlü bir bütünlük bulunuyor: koleksiyon yönetiminden eğitim programlarına, sergi planlamasından toplumsal sorumluluk faaliyetlerine kadar aynı kurumsal yaklaşımı paylaşıyorlar. 

Bununla birlikte her müze, bulunduğu şehrin kültürel ve tarihi kimliğiyle zenginleşiyor. İstanbul sanayinin ve ulaşımın büyük panoramasını sunarken, Ankara Cumhuriyet’in sanayileşme hikâyesini de odağına alıyor. Cunda müzemiz, hem adanın Rum mirasını görünür kılıyor hem de obje çeşitliliği ile müzelerimizin bütünlüğünü aktarıyor. Ayvalık ise 200 yıllık zeytinyağı fabrikasının müzeye dönüştürülmesi ile Ege’nin endüstriyel mirasını evrensel sanayi tarihiyle buluşturuyor.2024’te 30. yılını kutlayan Rahmi M. Koç Müzeleri için Ayvalık’taki yeni müze, kültür dünyasına kazandırılan yeni bir mekândan öte, 30 yıllık yolculuğun sürekliliğini simgeleyen güçlü bir adım niteliği taşıyor.

Ayvalık’taki müzenin bu vizyon içindeki özel yeri nedir? Türkiye’deki diğer Rahmi M. Koç Müzeleri’ndeki koleksiyonlarla Ayvalık’taki koleksiyon arasında nasıl bir ilişki var?

Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi, müzelerin ortak vizyonunu Ege’nin kültürel ve endüstriyel mirasıyla bütünleştiren bir mekân olarak düşünülebilir. 200 yıllık bir zeytinyağı fabrikasının dönüştürülmesi, bölgenin üretim geleneğine atıf yaparken; müze yalnızca bu mirasla sınırlı kalmayıp, Rahmi M. Koç Müzeleri’nin zengin koleksiyonunun bir uzantısını da ziyaretçilere sunmaktadır.

Klasik otomobillerden motosikletlere, lokomotif modellerinden oyuncaklara, denizcilikle ilgili objelerden arkeolojik eserlere kadar geniş bir seçki Ayvalık’ta sergileniyor. Bu yönüyle müze, hem toplamda 15 binden fazla objenin yer aldığı koleksiyonun devamlılığını sağlarken hem de bulunduğu coğrafyanın kültürel dokusunu bu büyük hikâyeye dahil ediyor.

Bulunduğunuz yapı tarihi bir sabunhane… Restorasyon süreci nasıl gelişti? Aslına uygunluk açısından hangi kriterler göz önünde bulunduruldu?

Müzenin bulunduğu bina, 200 yıllık geçmişiyle Ayvalık’ın en önemli endüstriyel miraslarından biri. 19’uncu yüzyılda kentte inşa edilen avlusuz tipteki fabrikaların mimari özelliklerini yansıtan bir örnek olan fabrika binası, ızgara sistem yapı adaları ve bir doku içinde yer alan birbirini dik kesen sokaklarla çevrili. Yağhane ve sabunhane olmak üzere iki bölümden oluşan fabrika, kâgir duvarlar içine ahşap döşeme kirişler yerleştirilerek inşa edilmiş. 

Kuruluşundan itibaren 1950’li yıllarda en gelişmiş haline ulaşan fabrika, 2000’li yılların başında kullanım dışı kalmış ve zamanla çeşitli tahribatlara uğramış. 

2021 yılında RMK Kültür Faaliyetleri A.Ş. tarafından satın alındı ve Ark İnşaat A.Ş. tarafından yapının özgün malzeme ve yapım teknikleri korunarak onarımı gerçekleştirildi. Titizlikle yürütülen restorasyon çalışmasından sonra kültür sanat odaklı bir konseptle Ayvalık’a kazandırıldı. Böylece yapı hem aslına uygun biçimde korundu hem de çağdaş müzecilik ihtiyaçlarına uyumlu bir altyapıya sahip oldu. 

Rahmi M. Koç Müzeleri’nin genel yaklaşımı, her zaman tarihi binaları dönüştürerek onları yaşatmak ve yeni işlevlerle topluma kazandırmaktır. İstanbul’da bir tersane, Ankara’da tarihi bir han, Cunda’da tarihi bir kilise ve şimdi Ayvalık’ta bir sabunhane… Hepsi aynı vizyonun parçası olarak, endüstriyel mirası koruma ve geleceğe aktarma misyonunu güçlendirmektedir.

Müzenin bölgedeki diğer kültürel kurumlarla iş birlikleri bulunuyor mu?

Evet. Rahmi M. Koç Müzeleri, yalnızca kendi koleksiyonlarıyla değil, bulunduğu bölgenin kültürel yaşamıyla da güçlü bağlar kurmayı önemsiyor. Ayvalık’taki müze, açıldığı günden bu yana kentteki kültür kurumları, vakıflar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri geliştiriyor. Cunda’daki Taksiyarhis Rahmi M. Koç Müzesi ve Sevim–Necdet Kent Kitaplığı ile zaten doğal bir bütünlük içinde çalışıyor; kalıcı koleksiyon, yayın ve etkinliklerde bu yapılar arasında organik bir bağ bulunuyor. 

Ayrıca Ayvalık’ın çok kültürlü mirasına odaklanan kurumlarla ortak projeler yürütülüyor; konserler, edebiyat ve sanat etkinlikleri için mekân desteği sağlanıyor. Yerel yönetimler ve üniversitelerle de eğitim programları, atölyeler ve araştırma projeleri kapsamında iş birlikleri gerçekleştiriliyor. Böylece müze, yalnızca koleksiyonlarını paylaşan bir kurum değil, aynı zamanda bölgenin kültür ekosistemini besleyen ve güçlendiren bir aktör olarak konumlanıyor.

Yakın gelecekte Ayvalık ve diğer müzeler için planlanan yeni projeler, sergiler veya etkinlikler var mı?

Rahmi M. Koç Müzeleri, Ayvalık dâhil olmak üzere yıl boyunca yaz-kış ziyaretçilere açık olup hem turistlerin hem de yöre halkının ilgisine hitap ediyor. Ayvalık ve Cunda’daki müzeler, “kombine bilet” uygulaması sayesinde tek biletle gezilebiliyor; böylece ziyaretçiler her iki mekânda da koleksiyonları keşfetme fırsatı buluyor. Farklı dönemlere ait objeleriyle tarih, kültür ve endüstri mirasını bir arada sunan müzeler, yıl boyunca her yaştan ziyaretçiye keyifli bir deneyim yaşatmayı sürdürüyor.

Locanda, sadece müze ziyaretçileri için değil, başlı başına bir gastronomi destinasyonu haline gelmiş durumda. Konsept nasıl oluştu?

Locanda’nın çıkış noktası, Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi’nin ruhunu gastronomiyle buluşturmaktı. Mekânın kendisi zaten başlı başına güçlü bir hikâye anlatıyor. Biz de bu tarihi atmosferi, Ayvalık’ın ve Ege mutfağının zengin malzemeleriyle birleştirerek sadece bir “müze kafesi” değil, bağımsız bir gastronomi destinasyonu yaratmak istedik.

Konsept, müze deneyiminin bir uzantısı olarak kurgulandı. Ziyaretçiler müze ziyaretlerinde geçmişin izlerini keşfederken, Locanda’da o coğrafyanın tatlarını deneyimliyor. Böylece tarih, kültür ve gastronomi aynı çatı altında bütünleşiyor. Manzarası, mekânın dokusu ve menüsüyle Ayvalık’ın gastronomi rotasına bağımsız bir katkı sunuyor.

Menüde yerel unsurlar ön planda. Ayvalık mutfağının ve Ege kültürünün nasıl bir sentezini sunuyorsunuz?

Menüde Ege’nin imzası olan zeytinyağı, otlar, deniz ürünleri ve yöresel tatlar merkezde. Ancak bunları birebir ev yemeği gibi sunmuyoruz; modern mutfak teknikleri ve yaratıcı yorumlarla yeniden kurguluyoruz. Böylece misafirler hem tanıdık lezzetlerle karşılaşıyor hem de onları farklı bir perspektiften deneyimliyor. Locanda’nın mutfağı, Ayvalık’ın çok kültürlü gastronomi mirasını çağdaş bir dille anlatıyor. 

Müze restoranı olmak, bir restoranı nasıl farklılaştırır? Lokasyonun ve tarihî atmosferin menüye ya da servis tarzına etkileri oldu mu?

Müze restoranı olmak, menünün ve servis anlayışının yalnızca lezzet odaklı değil, deneyim odaklı kurgulanmasını gerektiriyor. Locanda’da misafirler, deniz kıyısına konumlanmış, eşsiz Ege denizi manzaralı, tarihî bir sabunhanenin atmosferinde sadece yemek yemiyor, aynı zamanda müze ziyaretinin ruhunu sofrada da yaşamaya devam ediyor.

Menüde bölgenin kültürel mirasını yansıtan tatlar öne çıkarılırken, her yaştan ve her damak zevkinden misafire hitap edebilecek seçenekler de sunuluyor. Böylece Locanda, yalnızca gastronomi meraklıları için değil, aileler ve farklı beklentilerle gelen ziyaretçiler için de keyifli bir durak oluyor. Müze ziyaretini tamamlayanlar için koleksiyonun hikâyesi sofrada devam ediyor; dışarıdan gelen misafirler içinse Ayvalık’ın tarihî dokusu içinde keyifli bir durak sunuyor.

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir